8 Haziran 2016 Çarşamba

Türkiye’de Rock Müzik ve Piyasacılık





Türk müzik piyasasının en önemli kültürlerinden biri, rock!

Rock müzik, 1960’larda Amerika ve Birleşik Krallık’da ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra Türkiye’de de etkilerini göstermeye başladı. Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca gibi zamanımızın büyük isimleri, rock müzik ile tanışarak Elvis Presley gibi o zamanın büyük isimlerinin şarkılarını seslendirerek rock müziğin temellerini çözüp, daha sonra kendi bestelerini ortaya koyarak Türk rock’ını bir adım ileriye taşıdılar.

Rock müzik elektro gitar, bas gitar ve bateri ile temel müziğini ortaya çıkaran, klavye-synthesizer ve bu tarza uygun çeşitli enstrümanlarla da süslenebilen bir müzik türü. Bu müzik türünde kullanılan enstrümanların diğer müzik türlerindeki enstrümanlara göre daha çok ilgi çekmesi, farklı müzik dallarında kullanılabilmesi, özellikle gitarın ergonomik yapısı, çocukları satın almak istediğinde ailelerin tabularının kırılmasına yardımcı olmasıyla bu enstrümanlar üzerinde çalışan birçok  sanatçı adayı ortaya çıktı. Bu sanatçı adayları günümüzde müzisyenler için mükemmel bir fırsat olan saatlik veya günlük olarak kiralanabilen müzik stüdyolarında güçlerini birleştirerek, kendilerini daha da geliştirip cover grupları veya kendi şarkılarını çaldıkları grupları oluşturdular.

 Bu yazıdaki inceleme alanımız kendi şarkılarını çalan, rock müzik olarak piyasaya giren fakat içlerindeki rock kültürünü körelten gruplar/sanatçılar.

Müzik piyasasına damgalarını vurup özgün tarzlarıyla kendi kitlelerini oluşturan, bir çok hayran edinen ve ilk günlerinden itibaren konser maratonuna dahil olan güzel müzisyenler… Birçoğu bu işte onlar için asıl meselenin insanlara müziklerini duyurabilmek ve sahnedeki benliklerini hissedebilmek olduğunu, paranın ise bunların yanında kendiliğinden geldiğini, parayı asıl meseleden daha az önemsediklerini röportajlarında dile getirdiler. Fakat gün geçtikçe bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi yaptıklarını anlayamadığım bir şey yapıyorlar, parayı ön planda tutup özgünlüklerini kaybediyorlar. Müzik sektörüne klasik rock, progressive rock, emotional rock, teen rock ve daha farklı rock müzik türleri ile giriş yapan müzik gruplarının, günümüzde pop müziğin zirveyi bulması ile tarzlarını alternatif rock ve müzik uzmanarı tarafından çok da sevilmeyen pop rock adı altına kaydırıp rock temelli kültür ve enstrümanları ile bildiğimiz pop müzik yapıyorlar. Bu değişimin sebebinin piyasaya tutunabilmek olduğunu düşünüyorum, yani özgünlükten kopup piyasacılığa yol almak.

Müzik piyasası nankördür ve gerçekten hayatını bu meslekle idame ettirebilmek için piyasaya tutunabilmek gerekir. Onlarca sanatçının içerisinde kendini hatırlatabilmek, gösterebilmek, konser verebilmek ve çeşitli etkinliklere davet edilebilmek sahne arkasında ciddi emek sarf ettiren bir olaydır. Bunu kısa yoldan halletmeye çalışan, reklam için çok da tasvip etmediğim, yapmacık gözüken bazı yollara başvuran bir çok sanatçı vardır. Bu yollar kendisi seviyesinde veya kendisinden daha yüksek statüye sahip bir sanatçıya laf atmak/polemiğe girmek, takıldığı mekana kendisinin veya menajerinin magazincileri çağırmasıyla magazin haberlerinde belirmek gibi... Bir de bu reklam ve piyasaya tutunma işini emek vererek ve yapmacıklıktan uzak bir şekilde gerçekleştiren sanatçılarımız var. Bu emekli yollar da single çıkartmak(kendi tarzında), sosyal medyada etkin olmak(küçük konser kesitleri, etkinlik fotoğrafları, insanların sanatçının müzik dışındaki hayatını merak etmesi sonucu küçük sosyal hayat paylaşımları yaparak ağza bal sürmek, hem istediklerini verip hem daha çok merak ettirmek ve dolayısıyla ilgi çekmek), konserlerde dümdüz şarkı çalmayarak kendi özgün tarzlarını daha da özgünleştirecek olan şarkılarda küçük coverlar ve değişiklikler yapmak (doğal olarak insanların “youtube'da böylesini dinleyemeyiz şarkının bu hali enfes oldu, bir daha konser olursa yine gidelim” diyerek kendisini ve çevresini teşvik ederek sanatçının da doğal reklamını yapması) gibi absürt olmayan, biraz ince düşünce ve çalışma gerektiren tekniklerle de piyasaya tutunma işi çözülebilir.

Özgün tarz ile piyasaya çıkan grup ve sanatçıların zaten kendilerine has bir kitlesi olmakta, onlar ile yükselmekte ve ilk paralarını da onlar sayesinde kazanabilmektedir. Bu kitle, sanatçının en değer verdiği kitle olmak zorundadır. Fakat tarz değiştirmek(çaktırmadan kaydırmak) bu kitleye zarar vermekte, kitlenin artık sanatçının farklılığını hissedemeyerek onlardan kopmaya başlaması ve sanatçının artık bir klişeden ibaret olduğunu düşünmesine yol açar. Sanatçılar farkında olmadan her geçen gün bu kitlelerini eritmektedir. Her kesime hitap eden sanatçılar (genellikle pop), büyük firmaların reklam amaçlı gerçekleştirdiği festivallerde sahne alıp, ücretsiz girişli konserler vererek daha çok para kazanabilir fakat ülkemizin şuanki durumu göz önünde tutularak festivallerin iptal edilmesi bu her kesime hitap eden sanatçıların eteklerinin tutuşmasına yol açmaktadır. Bu sanatçılar bedava konsere insanları alıştırdığı için ve artık özel bir kitlesi de olmadığı için biletli konserlerinde çöküş yaşamaktadır. Böylesi durumlarda kendi kitlesi olan sanatçılar “veresiye vermeyen” oturuşu ile diğerlerine kitlesi ile beraber gülmektedir. Tarz değiştirip toplumun her kesimine hitap etmeye çalışmak yerine, özgün tarzda kalıp kendi kitlesini genişletmeye çalışmak her zaman sanatçı için daha olumludur, daha gelecek vaat etmektedir ve kriz anında bile sürümden kazandıracak biçimde para kazandırmaktadır. Piyasada silik gibi gözükse de aslında kalıcı olmak piyasacılık ile değil özgünlük ile sağlanır.


Umarım ki Türkiye’de rock veya daha farklı alanlarda daha özgün ve kalıcı sanatçılar görürüz, umarım ki piyasacılığa başvuran, eskiden özgün olan sanatçıların farkındalığa varıp özgünlüğüne kavuştuğunu tekrar görürüz… 

Özgün kalın!